|
|
Takıyye ile ilgili kavramlar
|
|
Takıyye'yi anlattığımız bir önceki yazımızda dedik ki:'Takıyye, bir müminin canını, malını ya da ırzını koruyabilmek için inancına ters sözler söylemesi anlamında bir dinî terimdir'.
'Dinî'
nitelemesine itiraz edenler haklı gibi gözüyor ama Kur'an-ı Kerim'de
'tükâh' şeklinde geçmesi ve en az bir sebeple Ehlisünnet'e göre de
yapılabileceği gerçeği bizi böyle söylemeye sevk etti. Yine de
tartışılabilir.
O yazıda söylediğimizin özeti şu idi:
Takıyye
Şia ile özdeşleşen bir özellik ve onların çok abartıp sınırından
taşırdıkları bir kavramdır. İlgili ayetlerin iniş sebeplerine bakılırsa
sadece kişinin canı söz konusu olduğunda ve bir ruhsat olarak,
inandığının aksini söyleyebilir. Ama ayet bu sebebi zikretmediği ve
zorlama altında olmayı mutlak vazettiği, bir de Hz. Peygamber'in 'Dini,
ırzı, malı uğruna öldürülen şehittir' buyurduğu için bazı âlimler ırza
ve mala tecavüzü de takıyye sebebi saymışlardır.
Ama bu hadisi
şeriften de anlaşılacağı üzere, bu konularda bile takıyye yapmayıp
azimetle amel eden ve direndiği için öldürülen şehit olur denerek,
takıyyenin hiç yapılmaması adeta teşvik edilmiştir.
Dini daha sevimli göstereceğiz ve daha iyi anlatacağız diye takıyye ise yapılmaz.
Bunu
anlatmaya çalıştık, ama bazı çevreler konuyu mecrasından çıkararak
sosyal medyada hücuma geçtiler. Sanki biz hükümete takıyye yolu açmışız
gibi. Oysa ben aslında onların Şia gibi takıyyeyi abarttıklarını
anlatmak istemiştim. Olsun, bu da meselenin anlaşılmasını kolaylaştırır
inşallah.
Buna karşılık Hüseyin Hatemî Hoca söylediklerimi doğru
anlamış ki Şia'ya dokundurduğumuz için ironik bir tivitle tepkisini
gösterdi.
Neyse, bugün ilgili bazı kavramlardan söz edeceğimi
söylemiştim. İşte bunlardan birisi 'müdarât'tır. Bizim 'mudara etme'
deyimimizdeki kelime budur. Savma, def etme anlamındaki 'der' kökünden
gelir. Şerrinden çekindiğiniz bazı insanlara karşı, dininizden hiç taviz
vermeden; muhalefet etmemek, mülayım, uyumlu ve geçinilir görünmek
demektir.
Takıyye ile farkı şudur: Takıyye sadece kişinin canı ve
bir yorumla da ırzı ve malı tehlikede olduğunda, yani böyle büyük bir
şerden korunmak için yapılabilir ve inandığının hilafını söylemektir.
Müdarât ise daha küçük konularda bile yapılabilir ama inancı konusunda
en küçük bir taviz içermez. Çünkü ortada öyle azîm bir tehlike yoktur.
Bununla birlikte şerri defetmek için yapıldığı gibi fayda celbetmek için
de yapılabilir.
Bir diğer ilgi kavram 'müdahane'dir. Müdahane yağ
anlamındaki 'dühn' kökünden gelir. Bizim yağcılık yapma dediğimiz
şeydir. Hadis üstadı İbn Hıbbân der ki, 'Bir Müslüman başkalarıyla olan
ilişkilerine, sözlerine ve konuşmalarına Allah'ın hoşlanmadığı bir
eziklik, bir kırılıp dökülme karıştırırsa işte bu müdahanedir' ve
Müslümanın izzetine yıkışmaz.
Allah Hz. Peygamber'i bu konuda daha
ilk gelen ikinci surede uyarır: 'İstiyorlar ki, biraz sen müdahane
edesin, biraz da onlar'. Yani böylece aranızda sorun olmadan anlaşıp
gidesiniz. (68/9). Sonra da ona şöyle söyleyecektir: 'Eğer biz senin
ayaklarını sabit kılmasaydık neredeyse onlara birazcık da olsa
meyledecektin' (17/74).
Bunun takıyye ile farkı ise, takıyye bazen caiz olsa da müdahanenin hiçbir surette caiz olmamasıdır.
Takıyye
ile ilgili bir başka kavram da 'tariz'dir. Tariz, tasrihin yani açıkça
söylemenin zıddıdır. Karşındaki insana işin doğrusunu söylediğinde
istemediğin bir durum olacaksa tarizli bir ifade kullanır ve yalandan
kurtulabilirsin. Mesela altmış yaşındaki birine, kaç yaşındasın diye
sorulduğunda, elliyi geçtim demesi gibi. Bu yalan değildir ama gerçek
olanı da saklamıştır.
Hz. Peygamber'in, 'Ey Allah'ın Rasulü, dua
edin de ben de cennete gireyim' diyen yaşlı bir kadına, 'Kocakarılar
cennete girmez' demesi de böyledir. Kadın bundan üzülüp ağlamaya
başlayınca, ne demek istediğini açıklamış ve 'Sen Allah'ın, onları
cennete koyarken yeniden yaratacağız, oraya en zinde ve en güzel
halleriyle girecekler, dediğini duymadın mı?' buyurmuş. Bu da bir
maksada yönelik bir tarizdir.
Hz. Peygamber çok da sahih olmayan bir hadisi şeriflerinde: 'Tarizli ifadelerde yalandan kurtulma imkânı vardır' buyurur.
Ancak tariz karşı tarafı aldatıyor ve yanlış hüküm vermesine yol açıyorsa yalana dönüşmüş olur.
Umarım bu sefer yanlış anlaşılmam.Twitter @farukbeser
|