Atatürk bir İngiliz Sefirini Türkiye'ye reis mi yapacaktı? Ya da kim kimi reis yapıyordu?
![]() |
atatürk |
Aşağıda
okuyacaklarınız “The Sunday Times (London)” isimli ingiliz gazetesinin
11 şubat 1968 tarihli nüshasında Martin Gilbert tarafından neşredilen
“How Our Man Declined To Rule Turkey” isimli makalenin Türkçe
tercümesidir.
Makalenin Türkçe çevirisi:
Kasım
1938 Türkiye’nin şefi Kemal Atatürk’ün vefat ettiği tarihtir. O, 15
senelik katı diktatörlüğü döneminde Türkiye’yi, halkı istemediği halde
cebir ile Garb medeniyetine götürmeye çalışmıştı. O, sarık ve çarşafı
men etmiş, İslam’ın kuvvet ve kudretini kırmış, hatta latin alfabesini
bile kabul ettirmişti.
Atatürk’ün vefat döşeğinde, üzerinde en fazla tefekkür ettiği mesele; kendisinden sonra programını tatbik edebilecek birisini bulup yerine geçirip geçiremeyeceği hususuydu.
Atatürk’ün vefat döşeğinde, üzerinde en fazla tefekkür ettiği mesele; kendisinden sonra programını tatbik edebilecek birisini bulup yerine geçirip geçiremeyeceği hususuydu.
Bunun
için zamanın İngiliz sefiri (Büyükelçisi) Sir Percy Loraine‘i
İstanbul’daki Dolmabahçe Sarayı’na çağırdı. İkisi arasında geçen
mülakatlar yaklaşık olarak otuz (30) sene gizli kaldı. Gizli mülakatlar
ilk olarak Piers Dixon’un babası (Sir Percy Loraine) hakkında
hazırladığı “Double Diplomat” (Çifte Diplomat) isimli kitabında yer aldı
ve daha sonra da “Hutchinson Yayınevi” tarafından neşredildi.
Piers
Dixon’un dökümanları arasında Sir Percy Loraine tarafından zamanın
İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Halifax’a gönderilmiş bir telgraf da
vardı. Telgraf İngiliz tarihinin en mühim senetlerinden birisi idi.
Loraine, vefat döşeğinde olan diktatörle yaptığı bu mülakâtı çok
enteresan olarak nitelendiriyordu.
Bu vesikada Loraine, Lord Halifax’a şunları yazıyordu:
“…
Huzuruna vardığımda ekselanslarını yastıklara yaslanmış vaziyette, iki
tabib ile, hemşirenin tedavisi altında gördüm. Ben girdiğimde, Reis
(Mustafa Kemal), hizmetinde bulunanların ve hemşirelerin dışarı
çıkmalarını istedi ve ihtiyaç anında kendilerini çağırabileceğini ifade
etdi. Ondan sonra, ekselansları benimle yavaş yavaş, fakat dikkatlice
konuşmaya ibtida etdi. Beni hiç bir zaman bana layık olmayan makamda
görmek istemediğini, “Beni daima en layık makamlarda görmek istediğini”
ve beni buraya onun için çağırdığını söyledi. Hakkımda arzuladıklarını
gerçekleştirmem için çok ricada bulundu.
Kendisine müsbet bir cevab vermemi taleb ediyordu.
Kendisine müsbet bir cevab vermemi taleb ediyordu.
Şüphesiz
ben geçmişte onunla bir arada çok bulundum ve çok mulâkatlar yaptım.
Fakat bu, son mulâkatım olabilirdi. O, uzun ve mâcerâlı hayatı boyunca
beraber çalıştığı arkadaşlarından bir çoğunu (kendisinden
uzaklaştırarak) kaybetmiş ve yapılan tavsiyelerin bir çoğunu da
reddetmişti. Sadece benim dostluğuma ve nasihatlarıma güveniyor ve bu
dostluğun pekişmesine ehemmiyet veriyordu. Ben sanki Türkiye’nin
başbakanıymışım gibi, benimle çok sade ve serbest bir vaziyetde meşveret
ediyordu. Onun bir reis olarak vefatından evvel, kendi makamı için
birisini takdim etme selahiyeti vardı. Onun en büyük arzusu kendisinden
sonra “Türkiye’nin Reisi” olarak onun vazifesini üzerime almam idi.
Teklifi karşısında benim nasıl bir cevab vereceğimi bir an evvel bilmek
istiyordu. Mütefekkirane bir sessizlikle geçen bir anlık bekleyişden
sonra ekselanslarına (Mustafa Kemal’e) “Bütün taleb ve duygularımı
kelimelerle izah etmeye yetkili değilim!” şeklinde cevab verdim.
Hakikaten o anda çok şaşırmış bir vaziyetde tefekkür ediyordum;
hatırladığım kadarı ile yapmış olduğum mulâkatların hiç birisinde bu
kadar derin tefekkür edecek derecede bir mülâkatla karşılaşmamıştım.
Ekselansları
(Mustafa Kemal) yaptığı bu teklif ile sadece benzeri görülmemiş bir
ikramda bulunmakla kalmıyor, aynı zamanda majestelerinin (İngiliz
kralının) hükümetine olan bağlılığını da izhar ediyordu. Ekselansları
benim ömrümün büyük bir kısmını majestenin hükümetinin hizmetinde
geçirmiş olduğumu biliyordu. Ben halihazırdaki işimde bir kaç sene daha
çalışmayı ümit ediyordum. Ekselansları ise, şimdi benden kesin bir cevab
taleb etmekteydi.
Kendilerine şu cevabı verdim:
Andrew Mango'dan bambaşka bir Atatürk Portresi: "Atatürk Müslüman değildi."
![]() |
mustafa atatürk |
Gazeteye verilen ilanın yankısı devam ediyor. Times ilancısı yazarın büyük tartışmalara sebebiyet verecek Atatürk tespiti: Müslüman değildir
İngiliz
The Times Gazetesi'nde Gezi Parkı destekçileri Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan'ı kınayan bir ilan vermiş ve dünyaca ünlü birçok tanınmış isim
bu bildiriye imza atmıştı. Bildiride Atatürk vurgusu da dikkat çekmişti.
Daha sonra ise ilanın İngiltere'deki Atatürkçü Düşünce Derneği
tarafından toplanan parayla finanse edildiği öğrenilmişti.
İmza
listesinde İstanbul doğumlu İngiliz yazar Andrew Mango da vardı.
Yazarın Atatürk için tartışma yaratıcı ifadeleri olduğu ifade ediliyor.
Akşam yazarı Fikri Akyüz bu durumu Twitter'dan gündeme taşıdı. Mango'nun
söylemlerini paylaştı. "Atatürk Müslüman değildir. Vahdettin'e yalvarıyordu. Çanakkale'deki başarısı yalan." ve daha fazlası.
"Atatürk Müslüman değildi. Vahdettin'e yalvarıyordu. Çanakkale'deki başarısı yalan."
"Atatürk, Vahdettin'i kandırdı. Bakan olmak için yalvardı."
"Genel Kurmay Başkanı olamadığı için Osmanlı'ya küstü. Amazon'un
'Amma-Uzun'dan geldiğini iddia ederek, güneş dil teorisi üretti."
Atatürk; "Bu bizim peder değil" Atatürk'ün gerçek babası kim?
![]() |
Atatürk |
Aha tarihçilere bıraktım
Atatürk'ün doğduğu ev olarak bilinen ev, Atatürk'ün doğduğu ev değildir. O ev, Zübeyde Hanım'ın ikinci kocası, yani Atatürk'ün üvey babası Ragıp Bey'in evidir (Fikriye Hanım'ın da amcası.)
Atatürk o evde elbette oturmuş, Manastır Askeri İdadisi'nden izinli çıktığı zamanlar gelip orada kalmış, fakat orada doğmamıştır.
O evin arkasında bulunan, elli küsur yıl önce de Selanik Belediyesi tarafından yıktırılan, daha küçük bir evde doğmuştur!
Fakat "resmi tarihçilerimiz", bu ikinci evi daha fiyakalı bulduklarından, doğduğu ev diye bunu tanıttılar!
Bomba atanların ya da "tavaf turları" düzenleyenlerin kulakları çınlasın...
Atatürk'ün 1881'de doğduğu da kesin değildir, bu tarih 1880 de olabilir.
Çünkü Atatürk, 1296 tevellütlüdür! Rumi tarihle...
Rumi 1296 yılı, miladi 13 Mart 1880 günü başlar, 12 Mart 1881 günü biter. (İstanbul'daki darbe girişiminin tarihi olan rumi 31 Mart'ın miladi 13 Nisan'a denk geldiğini bilemeyip, gericilere karşı protesto gösterilerini iki hafta erken yapan "şaşkaloz solcuların" da kulakları çınlasın...)
Nitekim Atatürk'ün doğum yılı, 1934 Soyadı Kanunu'na, kendisine yeni bir nüfus kâğıdı verilene kadar hep 1880 kabul edilmiştir! Basında ve kitaplarda böyle yer almıştır.
Kafalar o kadar karışmıştır ki, Atatürk'ün ölümünden tam bir yıl sonra, 10 Kasım 1939'da çıkarılan bir hatıra pulunda bile doğum tarihi 1880 olarak gösterilmiştir...
Atatürk'ün babası Ali Rıza Efendi'nin fotoğrafındaki kişi de, Ali Rıza Efendi değildir!
O kişi, 1876'da, anayasanın ilanı üzerine Selanik'te kurulan Asakir-i Milliye taburunda görev alan gönüllü subaylardan, bilinmeyen birisidir.
Elde hiçbir Ali Rıza Efendi resmi bulunmadığından, "resmi tarihçilerimiz" bu adamı gözlerine kestirmişler ve onu Atatürk'ün babası yapıvermişlerdir...
26 Ağustos 2013 Pazartesi
Türkiye'nin gerçek yakın tarihinin önemli şifreleri: Türkiye'yi kim kurdu?
![]() |
Türkiye tarihi |
Yahudiler, 20. asırda içimzdeki hain Sabetayist Yahudilerle bir olup iki devlet kurdular; Biri Türkiye, diğeri İsrail...
- Sözde Cumhuriyetiz ama Anayasamızın gizli maddeleri var?
- Merkez bankamız çok ortaklı bir anonim şirket... Ne statüsü ne ortakları doğru düzgün belli değil... Paralarımızın üzerinde "Türkiye Cumhuriyeti" ifadesi bile yazmıyor...
- Genel Kurmay başkanlarımız Yahudilerin ibadethanesi Ağlama Duvarında ağlayıp duruyorlar...
- Türkiye’yi kurduğu iddia edilen Mustafa Kemal’den tutun da, günümüze gelene kadar, meşhur idarecilerimiz,askerlerimiz, bürokratlarımız hep Sabetaycı Yahudi kökenden çıkıyorlar...
- % 99’u Müslüman olan bir ülkede başörtüsünü bunlar mı yasaklıyorlar?
- PKK’yı bunlar mı bilerek bitirmiyorlar?
- Yeni Türkiye devletinin resmen tanındığı Lozan’da bizi neden Yahudi Hahamı Haim Nahum temsil etti?
- Ünlü Sabetaycı Yahudi Orhan Pamuk Amerika’da bir panelde neden “Modern Türkiye Cumhuriyeti’ni biz kurduk” dedi...
23 Ağustos 2013 Cuma
Atatürk'ün gizli duası ve Sabetayist bir Yahudi olduğunu sarhoşken ağzından kaçırması
![]() |
Atatürk resimleri |
Yahudi Bir Yazar Açıklıyor "Atatürk'ün Gerçek Kimliği"
24 Temmuz 2007’de The New York Sun editörü Hillel Halkin, köşesine ilginç iddialar taşıdı. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin yüzde 47 ile kazandığı seçimlerden iki gün sonra yazdığı yazıda Halkin, bundan 13 yıl kadar önce yazdığı bir makaleyle ilgili olarak ortaya çıkan yeni kanıtları ileri sürdü. Ben-Avi adlı bir gazetecinin otobiyografisine dayandırdığı iddiasına göre Atatürk bir Yahudi Dönmesi’ydi.* “O zamanlar Türkiye’sinde ayaklanmalar başlatacağından ve laik devrimi devireceğinden endişe” ederek yayınladığı yazısına, 2007’de e-postayla gelen cevaptaki diğer kanıtları da bu yazısında paylaştı. Timeturk’ün ortaya çıkardığı bu yazının tercümesini okuyucularımızın istifadesine sunuyoruz.
Atatürk’ün Türkiye’si devrildi.
Bundan 12 ya da 13 yıl kadar önce haftalık New York gazetesi Forward için çalışırken modern laik Türkiye’nin kurucusu Kemal Atatürk hakkında bir yazı yazdım ve biraz da endişeyle gazeteye yolladım. Yazıda, Atatürk’ün babasının Yahudi, daha da net bir ifadeyle, Dönme olma olasılığıyla ilgili kanıtlar sunmuştum. Dönmeler*, 17’nci yüzyıl Mesihlik iddiasındaki Türk-Yahudi’si Sabetay Sevi’nin İslam’a dönmesinin ardından ona inanmaya devam eden takipçilerinin oluşturduğu heretik (batıl) Yahudi tarikatıdır.
Sevi’ye öykünerek Yahudi gizil hayatlarına devam eden ve dışarı karşı Müslüman görünen ayrı ve gölgeler içindeki grup varlığını 20’nci yüzyıla başarıyla taşıdı.Birçok biyografide Atatürk’ün babasıyla ilgili 3 ya da 4 farklı geçmiş verilir. Her ne kadar kimse onu Yahudi olarak tanımlamadıysa da, bunların farklılığı onun aile orijinin sakladığını düşündürmektedir. Bu kanıt, her ne kadar sınırlı da olsa, oldukça şaşırtıcıydı.
Yahudi gazeteci Itamar Ben-Avi’nin Uzun zamandır unutulmuş otobiyografisinde 1911’in geç kışında yağmurlu bir Kudüs akşamında barda tanıştığı genç bir yüzbaşıyı anlattığı bölüm bu kanıtın en güçlü yanıydı. Çok fazla araktan (arak=alkollü bir içiki) çakırkeyif olan yüzbaşı sadece tüm Dönme ve Yahudilerin bileceği ancak hiçbir Müslüman Türk’ün bilemeyeceği Shema Yisra’el ya da “Duy ey İsrail” duasının İbranice açılış sözlerini ezberden okuyarak Ben-Avi’ye Yahudi olduğu sırrını verdi.
Yazdığına göre, 10 yıl sonra, Ben-Avi, bir gazeteyi açtığında manşette Türkiye’de bir darbe olduğunu ve fotoğraftaki liderin o gece tanıştığı genç subay olduğunu gördü.O sıralar, Atatürk tarzı laikliğe İslamcı siyasi muhalefet güç kazanıyordu. Merak ediyordum, New York’ta Yahudi bir gazete modern Türkiye’nin kurucusunun yarı Yahudi olduğunu ilan etse ne olurdu?
Ayaklanmalar, Atatürk’ün heykellerinin yıkılışı, onlarla yarattığı laik devletin sallandığı gözlerimin önüne geldi. Tasalarımı kendime saklayabilirdim. Makale Forward’da yayınlandı ve herhangi bir yerden doğru dürüst bir geri dönüş olmadı ve Türkiye’de hayat eskisi gibi devam etti. Bildiğim kadarıyla yazdığımı tek bir Türk bile okumadı.
8 0Google +0 0 0
Etiketler: atatürk sabetayist miydi?, atatürk yahudi miydi?, büyük israil projesi, dönmeler - avdetiler, israil'in kurulması süreci, içimizdeki israil, kripto yahudiler, masonluk, sabetayistler, uluğ ildemir
22 Ağustos 2013 Perşembe
Bir Sabetayist için yapılabilecek en anlamlı mezar; ANITKABİR
21 Ağustos 2013 Çarşamba
* Atatürk'ün Öz Oğlu Var mı?
![]() |
Atatürk'ün Öz Oğlu Var mı? |
Atatürk’ün gerçek oğlu olup olmadığı tartışılan Abdürrahim Tuncak’ın kızı Nuray Çulha konuştu ve ortaya tam anlamıyla şok iddialar attı.
Mustafa
filminin yankıları sürüyor. Atatürk’ün 8 yaşında Van’da evlat edindiği
anlatılan Abdürrahim Tuncak’ın kızı Nuray Çulha, filme itiraz etti: “Babam
1908 doğumlu. Üç aylıktan itibaren o evde. 5 yaşında sünnet edildiğinde
Zübeyde Hanım’ın yatağında çekilmiş sünnet fotoğrafı bile var”
Can Dündar’ın yönettiği “Mustafa”
filminde, Atatürk’ün 1916’da Doğu’da görevliyken 8 yaşındaki
Abdürrahim’i evlat edindiği anlatılıyor ve Halep’te ikisinin birlikte
çekildiği fotoğrafa yer veriliyor. Ancak, bu bilgilerin yanlış olduğunu
iddia eden Abdürrahim Tuncak’ın kızı Nuray Çulha, VATAN’a çarpıcı
açıklamalarda bulundu. 62 yaşındaki Nuray Çulha "Babam 3 aylıktan itibaren Atatürk’ün evindeydi“ dedi.
Atatürk babanızı 1916’da evlat edinmedi mi?
Babam 1908 doğumlu. Atatürk’ün annesinin Kuran’ında yazıyor. Zübeyde Hanım, babamın doğum tarihini Kuran’a kaydetmiş. ”Abdürrahim 1908“ diye
yazıyor. Bir de kızı Naciye’nin ölüm tarihini yazmış. Atatürk’ün Naciye
isminde bir kızkardeşi ölüyor veremden. Onun ölümünden sonra
Akaretler’deki eve geliyorlar.
Yani 8 yaşından çok önce Atatürk ile birlikteydi.
Atatürk’ün
babamla resmi 1917’de çekilmiş. Babam 1908’de doğduysa, 1917’de 9-10
yaşında oluyor. Babam kendini bildiği zaman Akaretler’de Atatürk’ün
evinde buluyor. 3 aylıktan itibaren o evde.
Babanız ne zaman evlat edinilmiş?
Evlat
edinilmiş diye bir şey yok. Babamın Akaretler’deki evde sünneti
yaptırılıyor. 5 yaşındayken sünnet yatağında çekilmiş resmi var.
![]() |
Atatürk'ün manevi değil de gerçek oğlu olduğu iddia edilen Abdürrahim Tuncak. Tuncak'ın Atatürk ile ciddi benzerliği de dikkatleri çekiyor ve tartışmaları alevlendiriyor... |
Yani kendi oğlu mu?
Ben böyle bir şeyi söylemeye söz sahibi değilim.
Peki Atatürk ile resmi nasıl çekilmiş?
Atatürk annesi Zübeyde Hanım’ı Halep’e çağırıyor ve ’çocuğu da al gel’ diyor.
Neden çağırıyor?
1917’de kum fırtınasında kör oldu diyorlar. Anne çok üzülüyor. Atatürk telgraf üstüne telgraf çekiyor ve’Bir şeyim yok. Ama müsterih olmak istiyorsan çocukla bana gel’ diyor.
Kara trenle 10 günde Halep’e gidiyorlar. Oraya ulaştıklarında Atatürk
’Bak diyor gözüm görüyor, hiçbir şeyim yok’ diyor. Bir hafta kalıyorlar.
Ordunun terzisi babama oranın yerel kıyafetini dikiyor. Atatürk ”Şimdi resim çektireceğiz, tam asker oldun ama tabancan yok“ diyor.
Kendi tabancasını çıkarıyor ve babamın beline takıyor. O zaman fotoğraf
makinesi bir tek ordunun doktorunda varmış. Doktor resmi çekiyor. Yani
Halep’te evlatlık alınma diye bir şey yok. O zamana kadar zaten o evde
yaşıyor, okullara gidiyor. Ben Atatürk’ün kızkardeşine babaanne derdim,
onun arzusu üzerine.
Neden?
Karıştırmayın.
Bundan yıldığımız için babam gazetecilerden uzak durdu. Babamdan ne
duyduysam onu söylüyorum. Babam öldüğünde güzel bir cenaze merasimi oldu
Bebek Camii’nde. İstanbul Belediye Reisi Tayyip Erdoğan bana dedi ki
’Daha büyük bir camide daha güzel bir şekilde yapalım merasimi.” Ama
babam istemedi. Ancak bilenler geldiler. Cenazede üniversite rektörleri
ve çok basın vardı. Orada bana çok sual soruldu neden açıklamıyorsunuz
diye ’Konuşmuyorum acım büyük Mete Akyol ile konuşun’ dedim.
* Mustafa Kemal Atatürk'ün diktatörlüğü saklanıyor
![]() |
Mustafa Kemal Atatürk'ün diktatörlüğü saklanıyor |
Okula giden çocuklara rastladım dün yollarda.
Onlar için çok üzüldüm.
Zavallı
"eğitim mahkûmları", hayatlarının en güzel, en eğlenceli olması gereken
yıllarını, daha sonra unutacakları bir sürü saçmalığı öğrenmek, ciddi
bir "beyin yıkamasından" geçmek, kişiliklerini, tek tip adam yetiştiren
"tornaya" teslim etmek için harcayacaklar.
"ZİHİNLERİNE BU YALANI KAZIYACAKLAR"
Gidecekleri
okulların birinci amacı, onlara "ulu önder" Atatürk'ün müthiş bir adam
olduğunu, hiç hata yapmadığını ve Türkiye'yi sadece Atatürk'ün
yaptıklarını tekrar etmenin kurtaracağını ezberletmek, zihinlerine bu
yalanı kazımak olacak.
Cumhuriyet tarihi boyunca okullar bunu yaptılar.
Dün
yazıişleri toplantısında Tuğba, çocukluğunda en büyük korkusunun "Allah
mı daha büyük, Atatürk mü daha büyük" sorusuyla karşılaşmak olduğunu,
çocukken hangisinin daha büyük olduğuna bir türlü karar veremediğini
anlatıyordu.
Çocukları bu tür korkulara iten bir eğitimden geçti insanlar bu ülkede, hâlâ da geçiyorlar.
BİZDEKİ EĞİTİMİN AMACI
Yeni
Milli Eğitim Bakanı bazı değişiklikler yapmaya çalışıyor ama dün Kürşat
Bumin'in yazısında yer verdiği YÖK Kanunu'nun girişi "yükseköğrenim"in
amacını anlatmaya şu maddeyle başlıyor:
"1- Atatürk ilke ve inkılâpları doğrultusunda Atatürk milliyetçiliğine bağlı..."
Gerisini
yazmaya bile gerek yok, birinci amacı bu olan bir üniversiteden çıkacak
insanların "özgür düşünceli" bireyler olması mümkün mü sizce?
Mustafa Kemal Atatürk olmasaydı ne olurdu?
![]() |
atatürk ün kronolojisi |
İşgal Kaldıralamasaydı, Vatanımızı işgal altında tutan düşmanlar neler yapardı, yapmak isterdi?
1- Siyasi gücüde içinde bulunduran hilafeti derhal kaldırırlardı.
2- Hemen eğitime müdahale eder, gençliğin tarihlerini unutmaları için harf devrimi yaparlar, ülkenin alfabesini kendi harfleri olan Latin- Grek harfleri yaparlardı.
3- Ülkemizin kendi takvimi olan hicri takvimi ortadan kaldırıp bir kilise takvimi olan Gregoryan takvimi olan Miladi Takvimini yürürlüğe koyarlardı.
4. Ülkemizin içinde var olan Kur'an esaslı yasaları kaldırır, onun yerine batının çeşitli yerlerinden ithal hukuk yasalarını bu ülkeye zorla dayatırlardı.
(Medeni Kanunumuzu İSVİÇRE'den, Ticaret kanunumuzu ALMANYA' dan,Ceza Kanunlarımızı İTALYA' dan alırken, sayı numaralarına kadar sadık kaldığımızı biliyor muydunuz?)
5- Kılık kıyafet devrimi yapıp, her türlü kültürel asimilasyonla, ülkedeki insanları "Batının" olan kendi giyim kuşamlarına zorlar, ve bu kurallara uymayanları asarlardı, keserlerdi, idam ederlerdi.
Mustafa Kemal Atatürk 10 Kasım'da ölmedi
![]() |
atatürk hayatı özet |
Atatürk 9 Kasım'da mı öldü?
Siz Muammer Kaddafi'yle uğraşadurun, benim önümde çok daha ilginç bir konu var. "Profesyonel" açıdan daha uygun düşerdi ama kasım ayını bekleyemeyeceğim, kimse kusura bakmasın.
ATATÜRK İÇİMİZDE YAŞIYOR DİYENLER OKUMASIN
Latife
Hanım'ın kızkardeşinin torunu Mehmet Sadık Öke, Atatürk'ün 9 Kasım'da
öldüğünü söylemiş. ("Atatürk ölmedi, içimizde yaşıyor" diyecekler bu
yazıyı hiç zahmet edip okumasınlar.) Sayın Öke 44 yaşında. Bu iddia,
birinci elden tanıklık değil, aile içinde konuşulanlardan ve herhalde
Latife Hanım'ın kızkardeşi, anneannesi Vecihe Hanım'dan duyduğu bir
şey...
Dört ay önce yayınlanan çarpıcı bir kitabı fırsat bulup da ancak okuyabildim:
"Teyzem Latife"... Yazar Fatih Bayhan'ın Mehmet Sadık Öke'yle yaptığı bir"nehir-söyleşi"... Bu tür kitaplar, çok rahat ve hızlı okundukları için son yıllarda çok moda.
ATATÜRK'ÜN BOŞANMA SÜRECİ
* Nerede bu Atatürk'ün akrabaları?
![]() |
Nerede bu Atatürk'ün akrabaları? |
“On kasım” olur
da “10 Kasım” yazılmaz mı? Adettendir.. Mustafa Kemal’le ilgili aslında
kimsenin fazla bir bilgisi yoktur.. Aslında resmi tarih açısından sorun
yok.. Siz 1. İnönü Savaşı oldu mu, olmadı mı diye tartışadurun, Harp
Tarihi Akademisi’nde 500 sayfalık 1. İnönü Savaşı’nın bütün detayları
vardır..
Her 10 Kasım’da hep İnönü’yü
düşünürüm.. Sahi 10 Kasım gecesi İnönü niçin Mustafa Kemal’in yanında
değildir?. Ya da nerededir?. Sahi Mustafa Kemal vasiyetinde niçin İsmet
Paşa’nın çocuklarına filan okul harçlığı verilmesini vasiyet eder?
Mustafa Kemal gibi bir şahsın vasiyeti gerçekten bize açıklanan kadar
mı?
“Saat 9’u beş geçe / Atam Dolmabahçe’de!” Sakın
Mim Kemal Öke o sabahın gecesinde biraz nefes alsın diye Boğaz’a
açılmış olmasınlar.. Ve daha gece yarısı olmadan Mustafa Kemal yatağına
bitkin şekilde uzanmış olmasın ve kendinden bir daha haber alınmamış
olması ihtimali yok mu?
İçkiyi haram kabul eden bir milletin önünde keyif ile içki içen adam: Atatürk.
![]() |
atatürk sözleri |
Müslüman
milletin gözü önünde içkinin kötülüğünü ve haramlığını bir kenara
iterek büyük bir iş yapıyormuş gibi kadeh kaldıran bir lideri tarih
ender kaydeder. Çünkü bir baba bile çocuğunun gözü önünde içki içmekten
haya eder. Ama bu sarhoş, bunu zevkle yapmıştır.
Mahmud Esad Bozkurt anlatıyor:
"Bir
akşam, birden Saray‘dan kalkarak Gülhane Parkı‘nda Halk Parti‘sinin
verdiği bir açık hava toplantısına gittiğimiz zaman orada toplanan
onbinlerce insana harf inkîlabını müjdelemiş ve bu esnada ayağa kalkarak
millete hitaben: "Arkadaşlarım! Bu elimdeki rakıyı evvelce
padişahlar da halifeler de içerlerdi. Fakat onlar saraylarında, dört
duvar arasında içiyorlardı. Ben ise aziz milletimin önünde ve onun
şerefine içiyorum!‘ diye kadehini kaldırdığı zaman, halkın alkış tufanı arasında Sarayburnu dakikalarca çınlamıştı." (2)
Buna
alkış tutan zavallılara yazıklar olsun! M. Kemal Atatürk, gece hayatını
çok seven, devamlı alkol kullanan biriydi. Bu hususta Ş. S. Aydemir
şunları söyler:
Hangisi Hain? Sultan Vahideddin mi? Yoksa Mustafa Kemal Paşa mı?
![]() |
atatürk oyunları |
Resmî tarihin Sultan Vahdettin saplantısı
Kemal Paşa,İstanbul’da kendi parasıyla çıkardığı "Minber" adlı gazetesinde işgalci İngiliz kuvvetlerini tebrik edip, alkışlamış; 17 Kasım 1918’de aynı gazetede çıkan söyleşisinde"İngilizlerden daha hayırhah (iyiliksever) bir dost olmayacağı" mesajını vermiş, ertesi gün çıkan Vakit gazetesinde ise "Britanya hükümetinin Osmanlılara karşı olan iyi niyetlerinden şüphe etmediğini" söylemiş ve dahi "Muhataplarımızla [yani İngilizler, Fransızlar vd.] anlaşmak lazımdır" demiştir.
Karabekir'in hatıratında Vahdettin
Kazım Karabekir’in kitaplarının dahi sansüre uğradığını,yakıldığını bilmeyen yoktur!
Karabekir
Paşa’nın Erzurum’a gitmeden önceki 11Nisan 1919 Sultan Vahidettin
Han’la görüşmesi sırasında Sultan, "Paşa, ben ve millet sizlerden
ümitliyiz... Hayır dualarım ve niyâzlarım sizinle
beraberdir"demiş,Karabekir Paşa’da, "Kumandan ve asker evlatlarınızla
bütün millet zât-ı şahaneleri etrafında bir kalp ve bir kafa gibi
toplanabilir şevket-meâb."Görüşme bitip Karabekir Paşa dışarı
çıktığında,Kemal Paşa onu heyecanlı bekliyordu ve sordu: “Neler
konuştunuz? “Karabekir, Padişah'ın kendisini hayır dualarla
yolculadığını anlatınca Kemal Paşa şu anlamlı tespiti yapar oracıkta:
“Sen Erzurum'a yerleşince vatanın üç uç noktasında üç temel dayanak
noktası teşekkül ediyor.”
Peki Kemal Paşa
yukardaki sözünde ne demek istiyor?Çok açık: Vahdettin ve İstanbul
hükümeti daha önce Cafer Tayyar Paşa'yı Edirne'ye, Ali Fuat Paşa'yı
Ankara'ya gönderdikten sonra üçüncü büyük kozunu oynamış ve Karabekir
Paşa'yı Erzurum'a tayin ettirmeyi başarmıştır. Böylece direnişin Edirne,
Ankara ve Erzurum ayakları tamamlanmış, sıra bunları toparlayacak ve
organize edecek bir genel müfettişliğe gelmiştir ki, bir ay sonra bu
göreve olağanüstü yetkilerle padişahın yaveri olan Kemal Paşa atanacak
ve 15 Mayıs 1919 günü yine Vahdettin'le görüştükten sonra dördüncü ve
merkezÎ ayağı oluşturmak üzere Samsun'a doğru yola çıkacaktır.Nitekim bu
görüşmeyi sonraları Falih Rıfkı Atay'a anlatan Kemal Paşa, Sultanın
kendisine; "Şimdiye kadarki başarılarınızı unutun, asıl şimdi
yapacağınız hizmet hepsinden mühim olabilir. Paşa, Paşa, devleti
kurtarabilirsin"dediğini nakletmiştir. Öyleyse soralım: Bizzat Karabekir
ve Kemal Paşa'nın ağzından yaptıkları anlatılan Vahdettin nasıl hain
olabiliyor?
İngiliz gizli vesikaları ne diyor?
* Atatürk Sübyancı mıydı?
![]() |
Atatürk Sübyancı mıydı? Zsa Zsa Gabor |
Kanuni'nin cinsel hayatı ile ilgili tartışmalar sürerken bu kez de Atatürk'ün cinsel hayatı tartışılmaya başlandı.
Show
TV'nin Kanuni Sultan Süleyman'ın hayatının anlatıldığı yeni dizisi
Muhteşem Süleyman ile ilgili tartışmalar sürerken, bu kez de Atatürk'ün
cinsel hayatı tartışılmaya başlandı.
Kanuni
Sultan Süleyman'ın yatak odası ile başlayan tartışmalar, televizyon
programlarında tüm padişahların cinsel hayatlarının sorgulanmasına kadar
uzadı. Kimi tarihçiler, bunun o dönemlerde normal bir durum olduğunu ve
günümüzle kıyaslanmaması gerektiğini belirtirken, bazı kesimler de bu
tartışmaları farklı alanlara çekiyor.
ATATÜRK'ÜN CİNSEL HAYATI TARTIŞLIYOR
Televizyon
kanallarında padişahların cinsel hayatı tartışırken, internette ise
bambaşka bir tartışma başladı ve Atatürk'ün cinsel hayatı mercek altına
alındı.
İnternetteki tartışmalar ise, Atatürk
ile 15 yaşındayken 5 yıl boyunca birlikte olduğu ve bugünlerde bacağı
kesileceği açıklanan ünlü yıldız Zsa Zsa Gabor üzerinden yürüyor.
Çankaya Köşkü adeta meşhur ve muteber bir kerhaneye dönmüştü
![]() |
ataturk un hayatı |
Latife’yle
boşandıktan sonra Mustafa Kemal (Atatürk)’in zincirleri yeniden
çözüldü. Eski fuhşiyat alabildiğine başladı. Çankaya meşhur ve muteber
bir kerhâne oldu. Yirmi-otuz kadın birden doluyordu. Sabahlara kadar mum
söndü yapılıyordu…
Salih Bozok’la
Recep Zühtü İstanbul’da Tokatlıyan’ın arkasında bir ev tuttup bunu
kerhane hâline koydular. Hem kendileri eğleniyor hem de kadınların
iyilerini seçip Mustafa Kemal’e yolluyorlardı. Karılar Hâriciye vekili
(dışişleri bakanı) Tevfik Rüştü’nün evine gidiyor, Gazi de oraya gidip
eğleniyordu. Sabahlara kadar türlü fuhuş oluyordu. Hâriciye vekili
kerhâneci başı olmuştu. Zararı yok, zaten bu sayede hâriciye vekili
olmuştu. Mustafa Kemal boşanınca kadınlar artık doğruca Çankaya’ya
Mustafa Kemal’e gidiyor…
Salihin
kerhanesi çok zaman işledi. Öyle rezaletler oldu ki, polis kapatmaya
teşebbüs etti. Mustafa Kemal’in en büyük arzularının ocağı yıkılabilir
mi? Demek rezaletler ne kadar ilerlemişti. Nihayet polis burasını
kapatmaya muvaffak olmuştur. Ama aradan yıllar geçti.
Mustafa
Kemal Konya’ya gitmiş, orada mektebi ziyaret edip bir öğretmen kadını
beğenmiş, almış getirmiş. Onunla bir müddet eğlendi. Sonra Avrupa’ya
tahsile yolladı. Milletin parasıyla fahişelerine ihsan…
İzmir’e
gitmiş, orman memurunun mektebe giden küçük kızı Afet (İnan)’i
beğenmiş, almış getirmiş. Hadi ona da fuhuş… Sonra onu da İsviçre’ye
tahsile yolladı. Vaktiyle metresi Fikriye’yi de göndermişti. Onun usûlü
bu…
Nerede kız görüp beğenirse
eşkiya gibi omuzlayıp götürüyor. Hem de mekteplerden… Ne fecî! Evvelce
bir gece Ankara Darülmuallimâtını da basıp bir kız kaçırmıştı. Adam
hırsız eşkiya…
Şimdi bu Afet (İnan) yanında, en gözdesi… Muallim(öğretmen), müverrih(tarihçi) olarak bulunduruyor.
İş
sade böyle değil. Her taraftan kendisine kadın takdim edenler var. Bir
avukat Lütfi var, karısı Bulgar’mış. Çok güzelmiş. Karısını takdim
etmiş, baron işi gibi imtiyazlar almış. Şimdi böyle kadın yağmuru var,
Çankaya’ya yağıyor…
Nedir bu 23 Nisan? Nedir bu andımız? Kimdir bu Reşit Galip Baydur?
![]() |
23 nisan |
Cumhurbaşkanı, Başbakan, Meclis Başkanı’nın çocukları kabulü de 1933 23 Nisan’ında Mustafa Kamal’ın başlattığı bir gelenek.. Andımız’ı Milli Eğitim Bakanı Reşit Galip (Baydur) Bey kaleme aldı. Rodoslu, Fransızcayı Rodos’ta Sen Sabastiyan Şovalyeleri’nin okulunda Saint Sabestian Babtist Collage’de öğrenen, eski İttihatçı, Şeyh Sait’i astıran İstiklal Mahkemesi’nin hukukçu olmayan üyesi. Mustafa Kamal’a kendi ifadesi ile “Tapınırcasına bir iman, sevgi, saygı ve tazimle” bağlıdır. Bu adam aynı zamanda Milli Eğitimde örtünme yasağını ilk getiren adamdır. Bu And da onun eseri. TDK, TTK, Halkevleri ve Türk Ocaklarının şekillenmesinde büyük emeği geçmiş bir isim.. Resmi dil, Resmi Tarih ve Resmi ideolojide onun emeği büyük. Türk-Yunan Mübadele Komisyonu’nda çalıştı. Onun hazırladığı bu and İlk kez 1933 yılında okundu. Türküm, doğruyum, çalışkanım.. 67 yıl olmuş! Çocuk Şenliği böylece devletleştirildi. 1935’teki yasa değişikliğinde çocuk bayramından hiç söz edilmedi. Yalnız resmî ismi konmamış olsa da, Milli Hâkimiyet Bayramı’nın yanında “23 Nisan Çocuk Bayramı”, devlet ve toplum örgütlerinin ortaklaşa hazırladığı programlarla kutlanmaya devam edildi.
Türkiye'de Dinsiz Milliyetçiliği Yahudiler ve Sabetayistler Çıkarttılar
![]() |
atatürkün hayatı |
"Bu memlekette dinsiz milliyetçiliği, dinsiz Türkçülüğü Yahudiler ve Sabataycılar çıkartmıştır.Yahudiler Türkler için, İslâm’ın dışında ideolojiler, dünya görüşleri icat etmek istiyorlardı."
----
Geçenlerde, yayıncılık yapan bir dostum, vefat etmiş bir kimsenin kitaplarının basım haklarını varislerinden almak için müzakereler yapmış. Merhum müsbet bir kimseymiş ama varisleri dinsiz. Ergenekoncu imiş. Konuşma esnasında, milliyetçilik kelimesine itiraz etmişler. Bunda din ve muhafazakârlık var, biz ulusalcılıktan başka bir şey kabul etmeyiz demişler. Bu dinsiz imansız ulusalcılıkta, iç ve dış Yahudilerin hayli tuzu biberi bulunmaktadır.
Bendeniz son 60 yıl içinde hayli milliyetçi tanıdım, bazıları ile yakın dostluğumuz oldu. Hepsi de İslâm’a saygılı idi. Bir kısmı namazlı abdestli dindardı. Bir kısmı dindar olmasa bile dine hürmetkârdı. Asla dinsizlik yapmazlardı.
Bu memlekette dinsiz milliyetçiliği, dinsiz Türkçülüğü (Bütün milliyetçilere ve Türkçülere dinsiz demiyorum. Böyle bir şey büyük haksızlık ve terbiyesizlik olur) Yahudiler ve Sabataycılar çıkartmıştır.
Yahudiler Türkler için, İslâm’ın dışında ideolojiler, dünya görüşleri icat etmek istiyorlardı.
* Bandırma Vapuru tamamen bir kandırma vapuruna dönüştü
![]() |
Bandırma Vapuru tamamen bir kandırma vapuruna dönüştü |
Gemi nerede gemi? Bandırma'nın hikayesi...
19 Mayıs’ta Mustafa Kemal’in Samsun’a çıktığı söylenen gemi nerede?
Söküp satmışlar. Kim, niçin yaptı derseniz; belgeleri yok ortada...
Peki gemiyi söktünüz, geminin seyir defteri nerede?
O da yok...
Geminin Samsun’dan önce Sinop’a uğradığı söyleniyor. Niye uğradı, kim indi, kim bindi gemiden? Sahi bu seyahat niçin bu kadar uzun sürdü? Yola çıkmak için niçin bu kadar beklendi, o da ayrı bir soru.
Yani Mustafa Kemal, pusulası olmayan küçük bir taka ile, Karadeniz’in dalgalı sularına, Vahdeddin’den ve İngilizlerden gizli bir şekilde çıkmadı! Mustafa Kemal gençlere bir bayram filan da armağan etmedi. Zaten İdman Bayramı vardı, Osmanlı’dan gelen, o da kutlanıyordu, onu 19 Mayıs’la birleştirip yıllar sonra siyaset mühendisleri tarafından bugün bayram ilan edildi. Tıpkı 23 Nisan’ın Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramı olarak ilan edilmesi gibi.
* Mustafa Kemal Atatürk bize ihanet etti.Osmanlı İsrail'in kurulması için yıkıldı. Türkiye israil'in güvenliği için kuruldu.
![]() |
Mustafa Kemal Atatürk bize ihanet etti.Osmanlı İsrail'in kurulması için yıkıldı. Türkiye israil'in güvenliği için kuruldu. |
Osmanlı Yahudi Cemaati ve 1908 Devrimi" başlığı altında ilginç bir yazı dikkatimi çekti. Daha önce burada İngiliz elçisinin İttihad ve Terakki Cemiyeti'nin iktidara gelişiyle birlikte ülkesini bilgilendirirken "Meraka mucip bir hadise yok. İyi niyetli çocuklar göreve geldiler" şeklinde işlerin yolunda olduğuna dair mülahazasını konu edinmiştim. Zaten o "iyi niyetli çocuklar" koskoca bir imparatorluğu on yıllık bir süre içerisinde parçalayıp heder etmişlerdir.
İttihad ve Terakki Cemiyeti içinde "Yahudi Faktörü" ise her zaman konuşula gelmiştir. Zaten dikkatimi çeken de yazıda konuyla ilgili "sivri retorik ve asılsız iddialardan" söz edilirken, "İTC(İttihad ve Terakki Cemiyeti" güdümlü "Jön Türk" hareketindeki Yahudi varlığı mevzu ediliyordu. Şöyle ki:
"... Selanik Yahudisi olan Alber Fua, İTC'nin en önde gelen destekçileri arasındadır...
"İTC'nin Selanik merkezli iç teşkilatında Yahudi katılımı daha belirgindir. Kuşkusuz en önemli Yahudi üye Selanikli bir avukat ve yüksek seviyede bir Mason olan Emmanuel Karasso'dur. Üye olduğu yurt dışı bağlantılı Mason Locasındaki konumu, Karasso'nun imkânlarını İttihadçı komplocular için seferber etmesini sağlamıştır."
* Sabetayist Gizli Yahudi Hahamı Şemsi Efendi'nin Asıl adı Şimon Zivi idi ve Atatürk'ün hocası gizli bir hahamdı. Tıpkı Atatürk gibi...
![]() |
Gizli Yahudi Hahamı Şemsi Efendi'nin Asıl adı Şimon Zivi idi. Atatürk'ün hocası kripto hahamdı. Tıpkı Atatürk gibi... |
Atatürk'e
ilk eğitimini veren, onun zihniyetini, inanç ve aksiyon dünyasını
şekillendiren kişi olan Şemsi Efendi( asıl adı Şimon Zvi yada Sevi),
17. asır içinde Yahudi kavmi arasında mesihliğini (kurtarıcı
peygamberliğini) iddia eden Sabetay Sevi'nin peygamberliğine inanan,
onun dinini öğreten bir gizli hahamdı...
Sabetaycılar yada sabetayistler denilen bu ekole mensup olan Şemsi Efendi, bu okulunu Selanik'ten İstanbul'a taşımış ve Fevziye Mektepleri Vakfı Işık Okulları adı ile yollarına devam etmişlerdir. Şişli Terakki Mektepleri de bu hain kliğin okulları arasındadır ve en büyük tarikat okullarından biridir.
Müslümanların tarikatları, tarikat okulları, medreseleri, hatta zaruri dini eğitimleri kökten yasaklanırken bu tarikatçılar kendi okullarına zirve yaptırmışlardır.
Aşağıda okuyacağınız röportaj Murat Menteş tarafından Ilgaz Zorlu ile yapılan bir röportajdır. Ilgaz Zorlu ise Sabetaycı yapıdan gelen ama daha sonra buna itiraz edip, kabullenmeyip mahkeme kararı ile kimliğine Yahudi yazdıran bir T.C. vatandaşıdır. Şemsi Efendi (yada Şimon Zvi)'nin hala yaşayan öz torunudur. Verdiği bilgiler Sabetaycıların iç dünyalarını ve yakın tarihin esrarlarını aydınlatmak adına çok dikkatle incelenmelidir....
Atatürk'ün İlk Mektep Hocası olan Şemsi Efendi'nin yaşayan torunu Ilgaz Zorlu, çok dikkat çekici konulara temas etti.
Dini ve namusu olanlar aç kalmaya mahkumdurlar!
![]() |
kemal atatürk |
Yer : Ankara İstasyonu özel kalem binası
Tarih : 10 Temmuz 1923
«10 Temmuz 1923 Ankara istasyonundaki kalem-i mahsus(özel kalem) binasında Fırka nizamnamesini müzakereden(Parti tüzüğünü inceledikten) sonra, Gazi ile yalnız kalarak hasbihallere başlamıştık.
“Dini ve namusu olanlar aç kalmaya mahkumdurlar” dediler. Kendisini hilâfet ve saltanat makamına layık gören ve bu hususlarda teşebbüslerde de bulunan, din ve namus lehinde türlü sözler söyleyen ve hatta hutbe okuyan, benim kapalı yerlerde baş açıklığımla lâtife eden, fes ve kalpak yerine kumaş başlık teklifimi hoş görmeyen Mustafa Kemal Paşa, benim hayretle baktığımı görünce, şu izahatı verdi:
“Dini ve namusu olanlar kazanamazlar, fakir kalmaya mahkumdurlar! Böyle kimselerle memleketi zenginleştirmek mümkün değildir. Bunun için önce din ve namus anlayışını değiştirmeliyiz. Partiyi(CHP'yi) bunu kabul edenlerle kuvvetlendirmeli ve bunları çabuk zengin etmeliyiz!”»
---------KAYNAKLAR--------
* Mustafa Kemal Atatürk'ün Filistin Cephesi İhaneti
![]() |
Mustafa Kemal Atatürk'ün Filistin Cephesi İhaneti |
Filistin cephesinde üç ordumuz vardı. Dördüncü, Yedinci ve Sekizinci ordulardan mürekkep olup, "Yıldırım Orduları" adını alan bu kuvvetlerin cephe kumandanı Liman Von Sanders'di. Dördüncü ordu kumandanı Cemal Paşa, sekizinci ordu kumandanı Cevad Paşa, yedinci ordu kumandanı ise Mustafa Kemal Paşa idi.
(....)
31 Ağustos 1918de bu cephede... o kadar âni bir çöküş vukûa geldi ve bu hal, o derece sür'atli bir hezimete yol açtı ki, kilometrelerce geride bulunan ordu kumandanları bile canlarını güçlükle kurtarabildiler.
Devletimizi Mondros Mütârekenamesini imzalamaya mecbur bırakan bu hezimet esnasında sekizinci ordu kumandanı Cevat Paşa, kalpağını bile alamadan kendisini Şâm'a zor atmıştır.
Türkiye'de gizli yahudi iktidarı; İçimizde bizden gibi gözüken bir buçuk milyon hain gizli Yahudi bulunuyor
![]() |
Türkiye yahudi |
Türkiye İsrail münasebetleri konusunda tam bir kafa karışıklığı var. Bazıları one minute çıkışlarına bakarak, iki devletin ilişkilerinin kötüleştiğini sanıyor. One minute, buzdağının su üzerinde göze görünen yüzde bir kısmıdır, yüzde doksan dokuzu görünmez.
İsrail ile Türkiye arasında çok gizli tutulan anlaşmalar bulunmaktadır. Bunlar yürürlüktedir.
BOP çerçevesi içinde ABD Ortadoğu'da bir takım manevralar çevirmekte, Türkiye'yi bu konuda kullanmaktadır.
Türkiye'deki resmî Yahudi sayısı şu anda 15 bin civarındadır. Bunların yanında bir de bir buçuk milyon Kripto Yahudi bulunmaktadır.
* Türkiye bu mezarlığın bütün sırlarını hemen çözmeli: Üsküdar Bülbülderesi'ndeki Sabetayist Mezarlığı
![]() |
Üsküdar Bülbülderesi Mezarlığında yatanların ezici çoğunluğu bizim aramızda Türk ve Müslüman gibi gözüken ama aslen Yahudi olan ve ibranice isimleri olan hain Sabetayistlerdir. |
Selanikliler'in önyargısız ve antisemit gerçek hikayesini öğrenmek için İslam Ansiklopedisi'nin ilgili maddesi ve İbrahim Alaeddin Gövsa'nın "Sabetaycılık" kitabının rehberliğinde sizi bir mezarlık ziyaretine davet ediyoruz. Bülbülderesi-Fevziye Hatun Cami'sinin avlusundan başlayarak ta Fıstıkağacına kadar tırmanan yokuşun sağında özel bir mezarlık bu...
Kimler yatmıyor ki burada... Azra Erhat orada, Yusuf Atılgan orada, "İzmir'de Yunana ilk kurşunu atan" Hasan Tahsin de orada... Meşrutiyette ve Cumhuriyette sanatta, sinemada, basında (Selanik-İzmir Yeni Asır-Sabah), tekstilde, tütün ticaretinde, külliyen ithalatta başı çeken ünlü aileler de orada;İpekçiler, Dilberler, Bezmenler... Mısırlı, Bilgin, Kaptana, (Katibi Umumi Mithat Şükrü) Bleda, Boran, İrişik, (Elçin-Ergin) Telci, İnsel, Ogan, Somay, Duhani, Öğütmen, Kapancı ailelerinin yedi ceddi bu mezarlıkta uyuyor.
Mezartaşlarının hemen hemen hepsi resimli. Kahverengi-beyaz sepya fotoğrafların çoğunda "Foto Osman Hasan" imzası okunuyor. 1930-1950 yılları arasında çok misafir kabul etmiş bir mezarlık bu. Şimdilerde ayda yılda bir gömüleni var.
Selanik'ten, Şam'dan, İzmir'den, Mısır'dan, gelip de orta hallileri Selamsız, Fıstıkağacı, Bağlarbaşı gibi Üsküdar'ın iç semtlerini mesken tutan, zenginleri ise, Bakırköy, Nişantaşı, Teşvikiye'de takılan "Dönmeler"e ait özel bir mezarlık bu. Kitabeti de hitabeti de farklı, "fatiha" talep etmeyen, şekli şemali bir olmayan, "fotoğraflı" bu mezarlıkta halen tükenmiş bir tarikatin 300 yıllık tarihi uyuyor.
Mustafa Kemal Atatürk’ün cenaze namazı kılındı mı?
Hatta
Atatürk’ün cenaze namazı kılındı mı? Anadolu Ajansı’nın haberine
bakılırsa evet, kılındı. O sırada ajansın muhabiri olarak töreni takip
eden Cemal Kutay’a göre de kılındı, başkalarına göre de. İyi ama neden
herhangi bir görüntü yok ortada? Madem kılındı, tek bir fotoğraf karesi
olsun neden esirgendi milletten?
Bir adım daha
atalım ve artık sorulmasının zamanı gelen, o ucu zehirli soruyu soralım:
Atatürk’ün cenaze töreni boyunca neden hiçbir dinî simgeye yer
verilmedi?
Şimdi bunu sordum ya, birtakım
işgüzarlar buradan kim bilir kaç demet nane devşirecekler. Vay,
Atatürk’e dinsiz dedi, falan filan. Yahu burada ölmüş bir Atatürk’ten
söz ediyoruz. Kendi cenaze törenini kalkıp kendisi düzenleyecek değildi
ya. Törenin birinci derecedeki sorumluları, o sırada cumhurbaşkanı olan
İsmet İnönü ile Başbakan Celal Bayar ve bir de Genelkurmay Başkanı Fevzi
Çakmak’tır. Görünüş böyle. Ancak her üçünün de cenaze namazı camilerde
kılınmıştı ve dinsel simgeler şöyle ya da böyle eşlik etmişti son
yolculuklarına.
O zaman tekrar soralım o
zehirli soruyu: Atatürk’e bu ladinî cenaze törenini kimler düzenledi?
Dolmabahçe Sarayı’ndaki tabutunun etrafına o kocaman 6 adet meşaleyi
kimler dikti? Güya Cumhuriyet Halk Partisi’nin 6 okunu sembolize
ediyordu bunlar. ‘Meşaleler ebediyete kadar yanacaktır’, diyordu
zamanında yayınlanan bir dergi.
Mustafa Kemal Atatürk Selanik'teki bu evde doğmadı
![]() |
ataturk un hayati |
Mustafa
Kemal’in babası Ali Rıza Efendi 1888 yılı içinde öldü. Annesi dul
kaldı ve ertesi 1889 yılında Ragıp Bey ile ikinci evliliğini yaptı.
Mustafa Kemal’in Süreyya, Hakkı, Ruhiye (kız) adında üvey kardeşleri
vardı. Atatürk’ün doğduğu ev olarak gösterilen bina üvey babası Ragıp
Bey’e aitti. Milli Eğitim Bakanlığı, 1934 yılında yayınladığı Tarih IV
kitabında Selanik’teki evi “hatalı bir şekilde” Mustafa Kemal’in doğduğu
ev olarak gösterince o tarihten beri yanlış yapılmaya devam ediliyor.
Atatürk’ün üvey kız kardeşi Ruhiye hanımın ailesi (soyundan gelenler)
Atatürk’ün doğduğu ev bilgisinin tarihi yanlışlığına dikkat çekerek
düzeltilmesini istiyorlar. Gazeteci Figen Yanık, “Atatürk’ün doğduğu ev”
ile ilgili tarihi aydınlatan bilgileri ortaya çıkardı ve yayınladı.
Türk
ve dünya tarihinin saygın insanı Gazi Mustafa kemal Paşa veya bilinen
adıyla “Atatürk” ün hayatı ile ilgili belgesel araştırmalardan şaşırtıcı
sonuçlar ortaya çıkmaya devam ediyor. Öncelikle Atatürk’ün Osmanlı
Harbiye Mektebindeki kayıt defterinde kendisi ile ilgili sayfada veriler
bilgiler şöyle: “Selanik’te Koca kasım paşa mahalleli gümrük
memurlarından müteveffa Ali Rıza Efendi’nin mahdumu uzun boylu beyaz
benizli Mustafa Kemal Efendi, Selanik 96”. Bu bilgiler ışığında ikamet
yeri(ev adresi) Selanik şehrinin Koca Kasımpaşa mahallesinden, Ali Rıza
Efendi’nin oğlu, beyaz benizli. Uzun boylu, Selanikli Mustafa Kemal
Efendi. Doğum tarihi Rumi(12)96” yazıyordu. Bu bilgiler ışığında
Mustafa Kemal’in doğum tarihi Rumi 1296’ya 584 rakamını eklersen 1880
yılı çıkar ki doğrusu da budur. Mustafa Kemal, 7 yaşının içinde iken
babasını kaybetti. Annesi, Makbule ve oğlu Mustafa ile dul olarak
yaşamaya başladı. Ve bu durum fazla uzun sürmedi. Ertesi 1889 yılında
hali vakti yerinde olan Ragıp Bey ile evlilik yaptı. Ragıp Bey’in ilk
evliliğinden iki oğlu ve bir kızı vardı. İsimleri de Süreyya bey ,
Ruhiye hanım”. Mustafa kemal, Askeri Rüştiye’de okuduğu sırada annesinin
ikinci evlilik yapmasına duygusal tepki gösterir. Evden kaçar, çoğu kez
dayısının çiftliğinde zamanını geçirir. Buna rağmen üvey babası ile
aynı çatı altında yaşamak zorundadır. Sonra Selanik’teki ikamet ettiği
evi Harbokulu künye defterine de geçirir. Ve aradan yıllar geçer. Genç
bir teğmen olarak ordudaki görevine başlar, Trablusgarp, Çanakkale,
Filistin, Milli mücadele savaşlarından sonra Osmanlı’nın enkazından
Türkiye Devleti’nin dimdik ayakta durmasını kurucu önder olarak başarır.
Türk Tarnih Kurumu kurulur. Ve aynı kurumun Milli Eğitim bakanlığı
tarafından bastırılan 1934 tarihli liseler için Tarih-IV kitabına ek
olarak 1 nolu fotoğrafın altına:Selanik’te Mustafa Kemal’in doğduğu ev”
yazılır.
Mustafa Kemal Atatürk Padişahın kızı ile neden evlenmek istedi?
![]() |
atatürk biyografisi |
Türkiye'de, bundan 90 sene kadar önce, gerçek olması halinde tarihi baştan başa değiştirecek olan bir evlilik teşebbüsü yaşandı: Mustafa Kemal Paşa, Osmanoğulları'nın son hükümdarı Sultan Vahideddin'in kızı Sabiha Sultan'la evlenmek istedi.
İşte, Türkiye'nin yakın tarihini baştan başa değiştirecek iken son anda mümkün olamayan bu evlilik girişiminin öyküsü:
Sultan Vahideddin'in iki kızı vardı: Ulviye ve Sabiha Sultanlar... Hükümdarın küçük kızı olan Sabiha Sultan 1894'te doğmuş, ablasıyla beraber Batılı bir prenses gibi büyütülmüş ve evlenme çağına geldiğinde birçok talibi çıkmıştı. Talipler arasında zamanın İran Şahı Ahmed Kaçar Han da yer almış ama Sultan Vahideddin "Sünni bir padişah kızını Şii bir hükümdara nasıl verir?" diyerek isteği ustalıkla geri çevirmişti.
Sabiha Sultan'a işte o günlerde bir başka talip çıktı: Çanakkale'deki kahramanlığı dillerde dolaşmakta olan genç bir asker, Mustafa Kemal Paşa...
Mustafa Kemal Paşa, Sabiha Sultan'dan hakikaten hoşlanmış mıydı, yoksa ezeli rakibi Enver Paşa'nın seneler önce yaptığını yapıp saraya damat mı olmak istemişti, bunları kimse bilmiyor.
Kaydol: Kayıtlar (Atom)
Yeni yayınlardan e-posta ile haberdar ol!
Bu güne değin en çok tıklanılanlar
- who is mustafa kemal atatürk Gerçek Behlül Sırlarıyla Öldü. Gerçek Behlül'ün hikayesi Atatürk'ün aile hayatı ile ilgili Adı V...
- Atatürk resimleri Yahudi Bir Yazar Açıklıyor "Atatürk'ün Gerçek Kimliği" 24 Temmuz 2007’de The New York Sun editörü Hille...
- ataturk Abdürrahim Tuncak, yoksa Atatürk’ün Fikriye Hanım’dan doğma oğlu mu? 'Teyzem Latife kitabındaki müthiş iddia: Size La...
- Atatürk Aha tarihçilere bıraktım Atatürk'ün doğduğu ev olarak bilinen ev, Atatürk'ün doğduğu ev değildir. O ev, Zübeyde Hanım ...
- Türkiye tarihi Yahudiler, 20. asırda içimzdeki hain Sabetayist Yahudilerle bir olup iki devlet kurdular; Biri Türkiye, diğeri İsrail......
- Atatürk'ün Öz Oğlu Var mı? Atatürk’ün gerçek oğlu olup olmadığı tartışılan Abdürrahim Tuncak ’ın kızı Nuray Çulha konuştu ve or...
- anıtkabir Sabetayist Kamal Adıtürk için yapılan Anıtkabir'de, her şey öylesine derin derin hesap edilmiş ki, sütunların arasında kal...
- ''Vahdettin hain'' mi dediniz? ATATÜRK'TEN GEÇ GELEN İTİRAF: Yine Şahbaba'da yer alan bir anekdot, Atatürk'...
- kurtuluş savaşı Kendisi de bir Yahudi olan ve Profilo'nun sahibi olan Jak Kamhi, "Kurtuluş Savaşını Museviler başlattı. İzmir&...
- Mustafa Kemal Atatürk'ün Filistin Cephesi İhaneti Filistin cephesinde üç ordumuz vardı. Dördüncü, Yedinci ve Sekizinci ordulardan m...
ShareThis Copy and Paste