BU ÜÇGEN BAŞKA ÜÇGEN
08.11.14 - 19:10

Mehet Fatih Aksoy, Paralel Yapının bir üçgen timsali ne türlü anlayış içerisinde olduğunu yazdı.
PARALEL YAPININ BERMUDA ÜÇGENİ
Şimdi sizlere etkili bir ismin ağzından cemaatin çözüm sürecine karşılığına dair bir anektod aktaracağım. Birinci ağız denebilecek kadar etkili bir isim. Sohbetinden, anlattığı ve yaşadığı olaylardan kesitlere, 80’ lere giden Hoca ile muhabbetinden, okyanus ötesine ziyaretinden varana kadar ön saflarda yer alan il abisi değil bölge abisinin 17-25 Aralık operasyonunun yorumunu aynen aktarayım. ‘Meselenin özü’ diye başladı ve birkaç cümleyle bitirdi. Meselenin özü, Güneydoğu’da yaşananlardır. Orada dershanelere, etüt merkezlerine doğrudan saldırılar var. Gönül kardeşlerimiz zor durumda bırakılır. Hayati tehlikeleri gün geçtikçe artıyor. “Oslo’ da verilen sözler var. Çözüm sürecinde yanlışlar yapılıyor. Hocaefendi’nin de gönlü buna razı olmuyor.”
Biz de oradaydık. Not ettik. Tarih Ocak 2014. Yer İstanbul’da seçkin öğrenci yurdu. Belki oradakiler özün çözüm süreci olduğunu ilk kez duymuşlardı. Çünkü gündem rüşvet yolsuzluk, yargı ayağıyla darbe girişimi vs.vs. Çözümü konuşan o günlerde hiç kimseler yoktu. Özün bu olduğunu o daha net görüyordu.
Şimdi soruyorum. Ey Hoca! Senin gönlün okyanuslar kadar büyük değil miydi? Çözüme, kardeşliğe, barışa, sevgiye, hoşgörüye, neden karşısın? Hani nerde senin dünyaları aşan engin hoşgörün? Yoksa sen engin hoşgörünle barışı sadece ben mi sağlarım düşüncesindeydin? Senin gönlün neden razı gelmiyor, senin gönlün memleketin kanayan yarasına merhemi başka ülkelerde mi arar? Haftalık sohbetini bir gün de çözüme ayırsan da bizler de anlayabilsek?
Aslında daha enterasanı 2 yıl önce parti kurmayı amaçlayan bir vekil. İyi DÜŞÜNÜN 2 yıl! Ortada cemaat hükümet kavgası görünürde yok, demek ki içten içe vardı, 17-25 Aralık yoktu. Hani PARELEL yoktu peki! Niye 2 yıl öncesinden istifa etmedin de seçildiğin partiden ekmek yiyerek parti çalışmalarına 17-25 Aralık’a kadar devam ettin.
Dün kurdular nitekim. Hayırlı olsun. Adı çok manidar. Demokratik Gelişim Partisi. Demokratik gelişimimize katkı sağlar umarım. Sağlayacaktır illa ki; baksanıza dün kurulan partilerinden biri bir gün sonra istifa etti. Müthiş bir gelişimle giriş yaptılar. İlk MUHALİF seste ne demokrasisi kardeşim, HOCA’nın partisiyiz dediler, adamı istifa ettirdiler.
Cemaatin parti kurmasını destekliyorum. Cemaati 17 Aralık’tan sonra ilk kez destekliyorum. Son umutlarını yitirsinleri bekliyorum. Meşru zeminde mücadele etsinler, vagon olmaktan, CHP’ye oy istemekten kurtulsunlar. Tabana anlatamadığınız oy istemeyi meşrulaştırın. Diğer partiler darbelerle bir yere varılamayacağını geç anlamış olsalar da, siz daha anlayamadınız, ama siz de anlayacaksınız. Anlamaya yaklaştığınız için sizi destekliyorum. Tek şartla. BAL partisini kurdurup söylentileri giderek artan MERKEZ partisine destek verecek entrikalar çevirmeden.
AYM, parti kapatmanın önüne geçerek tarihe yazılacak adım atmıştı. Sonrasında parti kapatmalar tarih oluverdi. Buraya kadar güzel! PEKİ birde buzdağının geri kalanına göz atalım. Bunun için gelin eski AYM raportörü Yrd. Doç. Dr. Emir KAYA’nın geçen hafta SABAH’taki söyleşisini inceleyelim.
Paralel yapı AYM’de karar verici organlarda etkili mi sorusuna verdiği yanıtta KAYA; “Cemaatin âsli, diğer aktörlerin tâli olduğunu, farklı kararlara adlanılmaması gerektiğini, adalet derdi olan bir kurum olmadığını, birilerinin inhisarına giren bir siyasi cephanelik olduğunu gözlemlediğini, bu durumdan vatandaş ve hukukçu olarak utanç duyduğunu, gönüllü gönülsüz tutsaklıklar gördüğünü ifade ediyor.
Ayrıca yozlaşmaya karşı çıkanların gönderildiğini, başkan başta olmak üzre çoğu üyenin hukuk değil, strateji bazlı, politik hareket ettiğini, hukukun ne olduğuna dair olgun kavrayış olmadığını, bu yapıdan hukuken ciddiye alınmaması gerektiğini, buna karşı isyan ettiğini de belirtiyor. “Meselenin Özü”nde AYM’nin tıpkı HSYK gibi tamamen Paralel yapının kontrolünde olduğunu vurgulayarak temennilerde bulunuyor. Söyleşinin tamamını mutlaka okumalısınız.
Buraya ara notu düşelim. KILIÇ’ın Twitter tutumunu, açılış konuşmasını vs hadiselerini unutamayız. Geçen hafta bir iftar yemeğinde “Zalimlerin kazandığı görülmemiştir” söylemi gözlerden kaçsa da demezler mi senin zalimlerle ne gibi bir işin olabildi?
Diyeceğim o ki; YAPI son süratle DEVLETE “kafa tutmaya” devam ediyor. Tüm cephelerinde farklı farklı silahlarıyla; Bank Asya’daki okçuları ile, yüksek YARGI’daki Kılıçları ile, basındaki top sakallıları ile, akadamisyenlerde ki imam hatiplere karşı çıkan Yılmazları ile, siyasette Balları ile, mevzi gerisinde ki uzaktan kumandalı komutanları ile vs. vs.
Her ne kadar 40 yıllık emeklerinin 40 günde çöktüğünü göremeselerde…
Bermuda üçgeninin kenarlarını ben çizmeye çalıştım. Üçgenin için doldurmak sizin düşünce yetinize bağlı..
Doldurabildiğiniz kadar doldurun…
SELAM VE DUA İLE
@mf_aksoy
PARALEL YAPININ BERMUDA ÜÇGENİ
KENAR 1 : ÇÖZÜM SÜRECİ
Çözüm sürecine malum ‘taşeron’ cemaatin karşı olduğunu gösteren emareleri mutlaka duymuşunuzdur. Kimi zaman inkar etseler de çözüme karşı olduklarını itiraf edenlerde yok değil. Bu bağlamda en önemli argümanları ise safsatadan başka bir şey değil. Nedir bu? Oslo görüşmeleri. Burada masaya cemaatin bitirilmesinin 1. Maddeye konulduğu iddiası ve bu nedenle çözüme karşı gelme. Tam bir akıl tutulması.Şimdi sizlere etkili bir ismin ağzından cemaatin çözüm sürecine karşılığına dair bir anektod aktaracağım. Birinci ağız denebilecek kadar etkili bir isim. Sohbetinden, anlattığı ve yaşadığı olaylardan kesitlere, 80’ lere giden Hoca ile muhabbetinden, okyanus ötesine ziyaretinden varana kadar ön saflarda yer alan il abisi değil bölge abisinin 17-25 Aralık operasyonunun yorumunu aynen aktarayım. ‘Meselenin özü’ diye başladı ve birkaç cümleyle bitirdi. Meselenin özü, Güneydoğu’da yaşananlardır. Orada dershanelere, etüt merkezlerine doğrudan saldırılar var. Gönül kardeşlerimiz zor durumda bırakılır. Hayati tehlikeleri gün geçtikçe artıyor. “Oslo’ da verilen sözler var. Çözüm sürecinde yanlışlar yapılıyor. Hocaefendi’nin de gönlü buna razı olmuyor.”
Biz de oradaydık. Not ettik. Tarih Ocak 2014. Yer İstanbul’da seçkin öğrenci yurdu. Belki oradakiler özün çözüm süreci olduğunu ilk kez duymuşlardı. Çünkü gündem rüşvet yolsuzluk, yargı ayağıyla darbe girişimi vs.vs. Çözümü konuşan o günlerde hiç kimseler yoktu. Özün bu olduğunu o daha net görüyordu.
Şimdi soruyorum. Ey Hoca! Senin gönlün okyanuslar kadar büyük değil miydi? Çözüme, kardeşliğe, barışa, sevgiye, hoşgörüye, neden karşısın? Hani nerde senin dünyaları aşan engin hoşgörün? Yoksa sen engin hoşgörünle barışı sadece ben mi sağlarım düşüncesindeydin? Senin gönlün neden razı gelmiyor, senin gönlün memleketin kanayan yarasına merhemi başka ülkelerde mi arar? Haftalık sohbetini bir gün de çözüme ayırsan da bizler de anlayabilsek?
KENAR 2: SİYASİ PARTİ
Şimdi çıkmışlar parti kuracağız. Ballı sözleriyle bizleri büyüleyen vekilimiz parti kuracağını ilan etti. İşin enterasanı ise 2 yıldır görüşmelerde bulunduğunu söylemesiydi. Peki Ballı Vekil, daha 2 ay önce parti kuracakmış iddiasında bulunan STAR gazetesini mecliste ki basın kürsüsünde bana iftira atıyorlar diyerek yırtan, bu rezilliğe bizleri şahit eden sen değil miydin ? Basına yapılan bu koca rezilliğe… Şimdi utanıyor musun bu yırtma eyleminden?Aslında daha enterasanı 2 yıl önce parti kurmayı amaçlayan bir vekil. İyi DÜŞÜNÜN 2 yıl! Ortada cemaat hükümet kavgası görünürde yok, demek ki içten içe vardı, 17-25 Aralık yoktu. Hani PARELEL yoktu peki! Niye 2 yıl öncesinden istifa etmedin de seçildiğin partiden ekmek yiyerek parti çalışmalarına 17-25 Aralık’a kadar devam ettin.
Dün kurdular nitekim. Hayırlı olsun. Adı çok manidar. Demokratik Gelişim Partisi. Demokratik gelişimimize katkı sağlar umarım. Sağlayacaktır illa ki; baksanıza dün kurulan partilerinden biri bir gün sonra istifa etti. Müthiş bir gelişimle giriş yaptılar. İlk MUHALİF seste ne demokrasisi kardeşim, HOCA’nın partisiyiz dediler, adamı istifa ettirdiler.
Cemaatin parti kurmasını destekliyorum. Cemaati 17 Aralık’tan sonra ilk kez destekliyorum. Son umutlarını yitirsinleri bekliyorum. Meşru zeminde mücadele etsinler, vagon olmaktan, CHP’ye oy istemekten kurtulsunlar. Tabana anlatamadığınız oy istemeyi meşrulaştırın. Diğer partiler darbelerle bir yere varılamayacağını geç anlamış olsalar da, siz daha anlayamadınız, ama siz de anlayacaksınız. Anlamaya yaklaştığınız için sizi destekliyorum. Tek şartla. BAL partisini kurdurup söylentileri giderek artan MERKEZ partisine destek verecek entrikalar çevirmeden.
KENAR 3: AYM
AYM bilindiği üzre en üst mahkeme. Demokrasinin en keskin KILICI. Bireysel başvurunun önün açılması önemliydi, AİHM memnundu, yargıda bir basamak atlanmıştı denilebilir. Peki AİYM’ nin övdüğü AYM’miz de gerçekten durum böyle miydi?AYM, parti kapatmanın önüne geçerek tarihe yazılacak adım atmıştı. Sonrasında parti kapatmalar tarih oluverdi. Buraya kadar güzel! PEKİ birde buzdağının geri kalanına göz atalım. Bunun için gelin eski AYM raportörü Yrd. Doç. Dr. Emir KAYA’nın geçen hafta SABAH’taki söyleşisini inceleyelim.
Paralel yapı AYM’de karar verici organlarda etkili mi sorusuna verdiği yanıtta KAYA; “Cemaatin âsli, diğer aktörlerin tâli olduğunu, farklı kararlara adlanılmaması gerektiğini, adalet derdi olan bir kurum olmadığını, birilerinin inhisarına giren bir siyasi cephanelik olduğunu gözlemlediğini, bu durumdan vatandaş ve hukukçu olarak utanç duyduğunu, gönüllü gönülsüz tutsaklıklar gördüğünü ifade ediyor.
Ayrıca yozlaşmaya karşı çıkanların gönderildiğini, başkan başta olmak üzre çoğu üyenin hukuk değil, strateji bazlı, politik hareket ettiğini, hukukun ne olduğuna dair olgun kavrayış olmadığını, bu yapıdan hukuken ciddiye alınmaması gerektiğini, buna karşı isyan ettiğini de belirtiyor. “Meselenin Özü”nde AYM’nin tıpkı HSYK gibi tamamen Paralel yapının kontrolünde olduğunu vurgulayarak temennilerde bulunuyor. Söyleşinin tamamını mutlaka okumalısınız.
Buraya ara notu düşelim. KILIÇ’ın Twitter tutumunu, açılış konuşmasını vs hadiselerini unutamayız. Geçen hafta bir iftar yemeğinde “Zalimlerin kazandığı görülmemiştir” söylemi gözlerden kaçsa da demezler mi senin zalimlerle ne gibi bir işin olabildi?
Diyeceğim o ki; YAPI son süratle DEVLETE “kafa tutmaya” devam ediyor. Tüm cephelerinde farklı farklı silahlarıyla; Bank Asya’daki okçuları ile, yüksek YARGI’daki Kılıçları ile, basındaki top sakallıları ile, akadamisyenlerde ki imam hatiplere karşı çıkan Yılmazları ile, siyasette Balları ile, mevzi gerisinde ki uzaktan kumandalı komutanları ile vs. vs.
Her ne kadar 40 yıllık emeklerinin 40 günde çöktüğünü göremeselerde…
Bermuda üçgeninin kenarlarını ben çizmeye çalıştım. Üçgenin için doldurmak sizin düşünce yetinize bağlı..
Doldurabildiğiniz kadar doldurun…
SELAM VE DUA İLE
@mf_aksoy