Türkiye Adaletsizlikler Meşheri
M. Şevket Eygi
30 Ekim 2014 Perşembe 07:46
Adalet sadece kanunlar, mahkemeler, savcılar, cezaevleri demek
değildir. Her konuda, her işte, her düşünce ve eylemde adalet lazımdır,
olmalıdır.
Yemek mi yiyeceksin?.. Âdil şekilde yemen gerekir. Doyduktan sonra
yemeye devam etmek adaletsizliktir. Sağlığına zarar verir… Başkalarının
hakkını yemiş olursun.
Günde beş milyon ekmeğin çöpe atılması, sadece israf değil, aynı zamanda
çok büyük bir adaletsizlik ve zulümdür. Hem de küstah bir nankörlük…
Başta gelen büyük adaletsizliklerden ve zulümlerden biri, emanetleri
(işleri, memuriyetleri, başkanlıkları, makam mevkileri, hizmetleri) ehil
ve layık olmayan kimseler vermektir.
Bir müdürün bürokratın, resmî işler için kullanılması gereken otomobili özel işleri için kullanması adaletsizliktir.
İhtiyacın ve lüzumun ötesinde lüks meskenlerde oturmak adaletsizliktir.
Lüks otomobillere binmek adaletsizliktir.
Ne kadar israf varsa hepsi adaletsizliktir.
Ülke ekonomisini üretime yönlendirmeyip, var gücüyle mesken, beton bina inşa etmek adaletsizliktir.
Haram, kara, kirli, şaibeli yüz milyarlarca dolar birikimi adaletsizliktir.
Haram, kara, kirli, şaibeli yüz milyarlarca dolar birikimi adaletsizliktir.
Dört beş milyondan fazla nüfusu kaldıramayacak İstanbul’a, rant için
yirmi beş milyon (on beş milyon değil!) adam doldurmak hem adaletsizlik,
hem zulüm, hem hıyanettir.
Okullardaki din dersi aldatmacası adaletsizliktir.
Ehl-i Sünneti yıkıp, yerine Fazlurrahmancılık dinini, Mutezile
mezhebini, BOP’un istediği yarım dindarlığı ikame etmek için sinsice
çalışmak adaletsizliktir.
İstanbul’un içinden çıkılmaz trafiği büyük bir adaletsizliktir.
Ana dili Türkçe olan on milyonlarca vatandaşı, atalarının mezar taşlarını okuyamayacak kadar cahil bırakmak adaletsizliktir.
İstanbul’da en az on beş milyon kıymetli kitap, belge, koleksiyon,
doküman ihtiva eden büyük bir kütüphane olmaması adaletsizliktir.
Unkapanı’ndan Eyüb’e doğru giderken yolun sol tarafından bir yığın çürük
diş gibi harap, metruk=terk edilmiş, bakımsız bina bulunması
adaletsizliktir.
Sulukule’deki evlerin Roman vatandaşlardan zulmen ucuza alınıp,
yerlerine villalar yapılıp astronomik fiyatlara satılması adaletsizliğin
daniskasıdır.
Kaldırımlara kum zemin üzerine yalap şalap karolar döşenmesi, bunların altı ay sonra bozulup kırılması adaletsizliktir.
Yüzlerce sayfa yazsam, yine de adaletsizlikler listesini bitiremem.
Çocuğunu haksız yere azarladın… Adaletsizlik…
Dükkandan kedi veya köpek yavrusu aldın, birkaç gün sonra zavallıyı sokağa attın… Adaletsizlik…
Otomobil kullanırken cep telefonuyla konuştun… Akşam dönerken piknik yaptığı yeri çöplük gibi bıraktın… Gıybet ettin… Yalan söyledin… İftira ettin… Lüzumsuz yere korna çaldın… Trafik kurallarını çiğnedin… Hepsi hepsi hepsi adaletsizliktir, zulümdür…
Otomobil kullanırken cep telefonuyla konuştun… Akşam dönerken piknik yaptığı yeri çöplük gibi bıraktın… Gıybet ettin… Yalan söyledin… İftira ettin… Lüzumsuz yere korna çaldın… Trafik kurallarını çiğnedin… Hepsi hepsi hepsi adaletsizliktir, zulümdür…
Birtakım muhalifler iktidarı adaletsiz olmakla suçluyor… Ya kendileri!..
Yaptıkları muhalefet adaletli bir muhalefet değil, adaletsiz bir
muhalefettir…
Mecliste ana avrat küfür eden milletvekilini siz adaletli mi sanıyorsunuz?
Türkiye’deki Kemalist feministler de, İslamcı feministler de hepsi
adaletsizdir. Adaletli olsaydılar, devletin KDV’li, polis korumalı yasal
seks köleliğini tanzim etmesine isyan ederlerdi.
Bu memleketin en büyük adaletsizliği bence millî eğitim, okullar, ideolojik tedrisattır.
Başka bir adaletsizlik: Türkiye’de, Güney Kore’de olduğu gibi yüzde yüz
yerli ve millî bir otomobil sanayii olmaması… Adaletsizliğin ötesinde
hainlik…
Mason localarının açık olması, buna mukabil tasavvuf tekkelerinin kapalı bulunması da büyük adaletsizliklerdendir.
Türkiye bir adaletsizlikler meşheridir(=teşhir yeridir)…
En büyük adaletsizlikler içimizdedir.
Bir Müslümanın iman kardeşine düşmanlık etmesi, onun gıybetini yapması, onunla ilgisini kesmesi ne korkunç bir adaletsizliktir.
İstanbul’da sabahleyin camilere gidiniz, korkunç adaletsizliği göreceksiniz…
Evet beyler hanımlar veletler… Adalet sadece kanun, hakim, savcı, mahkeme, cezaevi demek değildir.
Son söz: Adaletsizlik sarsılma, parçalanma, dağılma, çökme, bölünme, yıkılma, tarihten silinme sebebidir.
• (İkinci yazı)
Ehl-i Sünnet Hocalarından Beklediklerimiz
EHL-İ SÜNNET hocalarının, Ehl-i Sünneti halka öğretmeleri, sapıklara
karşı savunmaları, onların keyfine ve isteğine kalmış ihtiyarî bir iş
değil; mutlaka yerine getirilmesi gereken zarurî bir hizmet ve
vazifedir.
Ehl-i Sünnet hocaları, hadîs ayıklama işinde sessiz kalamaz.
Mezhepsizlik mezhebi karşısında sessiz kalamaz.
Dünyada taraftarı kalmamışken, Türkiye’de hortlatılan Mutezile mezhebi konusunda sessiz kalamaz.
Fazlurrahmancılık bozuk mezhebine karşı sessiz kalamaz.
Fazlurrahmancılık bozuk mezhebine karşı sessiz kalamaz.
Dinde reformculuğa, dinde yeniliğe, dinde değişime, light ve ılımlı İslam cereyanına, BOP’a karşı sessiz kalamaz.
Birileri cihadsız, emr-i mârufsuz, nehy-i münkersiz bir İslam türetmek istiyor, onlara karşı sessiz kalamaz.
Birileri İslam’dan zina günah ve suçunu çıkartmak istiyor, onlara karşı sessiz kalamaz.
Birileri ribalı mesken kredisine fetva veriyor, onlara karşı sessiz kalamaz.
Birileri Ehl-i Sünneti, bâtıl ve sapık mezheplerle bir tutuyor, onlara karşı sessiz kalamaz.
İcazetli din alimi ve fakihi olan herkes Din-i Mübin-i İslamı gerektiği gibi savunmakla yükümlüdür.
Sapık mücessime, müşebbihe fırkalarını ilmî delillerle red, cerh ve ibtal etmek vazifesi icazetli ulema ve fukahaya aittir.
Sapık mücessime, müşebbihe fırkalarını ilmî delillerle red, cerh ve ibtal etmek vazifesi icazetli ulema ve fukahaya aittir.
Bu konuda vazifelerini muhlisen lillah, rizaen lillah dosdoğru yerine
getiren ulema ve fukahaya, bir Müslüman olarak teşekkür ediyor,
ellerinden öpüyorum..
Vazifelerini yerine getirmeyenleri min gayri haddin kınıyorum, uyarıyorum.
Bâtılları, sapıklıkları, İslamın yanlış yorumlarını red, cerh ve ibtal
hizmetleri para karşılığında değil, Allah rızası için yapılmalıdır.
Para, telif ücreti, maddî menfaat yok… Red, cerh, ibtal de yok… Böyle bir zihniyet ve tutum hakikî ulema ve fukahaya yakışmaz.
Geçen asırda Şeyhülislam Mustafa Sabri, Düzceli Muhammed Zahid
el-Kevserî gibi büyüklerimiz gurbet illerde bin bir yokluk ve çile
içinde bu vazifelerini yerine getirmişlerdir. Allah onlardan razı olsun,
nur içinde yatsınlar.
Halkı uyarmak, aydınlatmak, bilgilendirmek için işlenmesi gereken bazı konular şunlardır:
1. Ehl-i Sünnetin sıradan bir fırka, hizip, mezhep olmadığı, İslamın Kur’anın doğru yorumu olduğu…
2. Mutezile mezhebinin bozuk bir mezhep olduğu ve bozuk taraflarının liste halinde bildirilmesi.
3. Mezhepsizliğin, dinsizliğe köprü olduğu.
4. İslam Şeriatını tehdit eden en yıkıcı bid’atin mezhepsizlik olduğu.
5. Muhammed ibn Abdilvehhab’ın mezhebinin yanlış ve bozuk olduğu,
kardeşi Süleyman ibn Abdilvehhab’ın Es-Savaiqu’l-İlahiyye fi’r-Red
`ale’l-Vehhabiyye adlı kitabında Abdülvehhabı reddettiği.
6. Fazlurrahmancılığın çok bozuk bir fırka olduğu.
7. Hak din İslam ile, M. Kemal Paşa’nın ölümünden sonra fabrike edilmiş Kemalist ideolojinin asla bağdaşıp uyuşmayacağı.
8. Şeriatin, Kur’andan ve Sünnetten çıkartılmış kurtarıcı hükümler
olduğu, Şeriatı tahkir ve inkar eden kimsenin dinden çıkacağı.
9. Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin sahih hadîslerinin
Avrupa kriter ve normlarına göre ayıklama çılgınlığının küfür olduğu.
10. Zinanın büyük günah ve recmlik suç olduğu.
Ehl-i Sünneti savunmak ve ehl-i bid’at ve dalaleti tenkit, red cerh,
ibtal etmek bir emr-i mâruf ve nehy-i münker hizmetidir ve yerine
getirilmesi farzdır.
30.10.2014
http://www.habervaktim.com/ sitesinden 30.10.2014 tarihinde yazdırılmıştır.